Günümüzde ABD’de faizler ve ekonomik politikalar sıkça tartışma konusu olurken, eski başkan Donald Trump’ın Fed üzerindeki baskıları dikkat çekiyor. Trump, başkanlığı döneminden bu yana Fed Başkanı Jerome Powell’ı eleştiriyor ve sürekli olarak daha düşük faiz oranlarını savunuyor. Ancak Fed’in bağımsız yapısı, Trump’ın doğrudan müdahale etmesini engelliyor.
Trump’ın Faiz İndirme Israrı ve Gerekçeleri
Son dönemde Trump, Fed’in tam 300 baz puanlık bir faiz indirimine gitmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulundu. Tarihte bu kadar agresif bir faiz indirimi çok nadir görülmüş olup, 2020’de pandemi ile birlikte yalnızca 100 baz puanlık indirime gidilmişti. Trump’ın talebi, Fed tarihindeki bu tür büyük adımların ötesine geçiyor.
Trump’a göre yüksek faizler, ABD bütçesinde devasa faiz giderlerine yol açıyor. Bugün ABD, yılda 1,2 trilyon dolar gibi rekor düzeyde faiz ödüyor. Bu miktar, küresel ölçekte birçok dev şirketin piyasa değerini aşıyor. Trump’ın bakış açısı, faizlerin hızla indirilmesi halinde devletin sadece faizden büyük tasarruf sağlayacağı yönünde.
“ABD borçlarının ortalama faizi ~%3,3’tür. 29 milyar dolarlık kamu borcunun tamamının faizi 300 baz puan düşürülürse, ABD yılda 870 milyar dolar tasarruf edebilir. Fakat borcun tamamını hemen yeniden finanse etmek imkansızdır. Gerçekçi olarak, yüzde 20’si yeniden finanse edilerek ilk yıl yaklaşık 174 milyar dolar tasarruf mümkün.”
Ekonomistler, Trump’ın büyük faiz indirimi önerisinin çoğunlukla popülist ve politik bir söylem olduğunu düşünüyor. ABD’nin faiz yükünün düşürülmesi hemen ve tam olarak mümkün değil; finansal araçların vadeleri ve piyasadaki koşullar buna izin vermiyor.
Fed’in Olası Kararı ve Muhtemel Sonuçlar
Fed’in 300 baz puanlık bir faiz indirimi yapması oldukça düşük bir ihtimal olarak görülmekte. Çünkü ekonomistler ve piyasa gözlemcileri, böyle ani bir indirimin aşırı enflasyonist baskılar yaratabileceğini belirtiyor. Tarihte örneği olmayan bu tür bir adım, ABD ekonomisinin dengelerini bozabilir.
Bu kadar büyük bir faiz indiriminin ekonomik büyümeyi hızlandıracağı, aynı zamanda enflasyonun %5’in üzerine çıkacağı öngörülüyor. Hisse senetlerinde ve kripto para piyasalarında balon benzeri yükselişler yaşanabilirken, konut fiyatları da faizlerin düşmesine bağlı olarak hızla artacaktır.
Dolar değerindeki kayıp da önemli bir risk. ABD Doları’nın bu yılın ilk iki çeyreğinde %10’a yakın değer kaybı yaşaması, böyle bir indirimin dolarda yeni düşüşlere yol açmasından endişe ediliyor.
“Bu, 1973’ten bu yana bir yıla en kötü başlangıç olan 2025’in 1. ve 2. çeyreğinde ABD Doları’ndaki -%10,8’lik düşüşün üzerine inşa edilecektir.” – TKL
Tüm bu gelişmeler hem küresel ekonomi hem de ABD açısından önemli etkiler doğurabilir. ABD, ihracat avantajı kazanırken, enflasyonist baskılar yurtiçinde ciddi sorunlara yol açabilir ve Fed’in faiz politikası, siyasi taleplerden ziyade ekonomik gerçekliklerle şekillenecektir.

