Dijital varlık hazinesi anlamına gelen DAT, son dönemde kripto topluluğunun dikkatini çekiyor. Özellikle Haziran ayında Ethereum rezerv şirketlerinin öne çıkmasıyla DAT modelleri, kripto dünyasında ve geleneksel finans çevrelerinde tartışma konusu oldu. Özünde bu şirketler, bilançolarında önemli miktarda kripto para bulundurarak, hisse değerlerini doğrudan bu varlıklara endeksliyor. Dolayısıyla yatırımcılar, kripto piyasasına doğrudan girmek yerine, bu şirketlerin hisselerini tercih etmeye başladı.
DAT Modellerinin Gelişimi ve Büyümesi
DAT’ların yükselişi özellikle MicroStrategy’nin 2020 yılında Bitcoin biriktirmesiyle hız kazandı. O dönemde henüz Bitcoin ETF’leri mevcut değildi ve yatırımcılar MSTR hisseleri alarak dolaylı yoldan kripto piyasasına adım atabildi. Sonrasında birçok şirket benzer yolu izleyerek rezervlerinde kripto para tutmaya başladı. Bugün ise 190’dan fazla şirketin hazinesinde kripto varlıklar yer alıyor. Bunların arasında MSTR ve BitMine gibi öne çıkan şirketler, milyarlarca dolarlık rezervlerle liderlik ediyor.
The Block’un verilerine göre, toplamda DAT tipindeki şirketlerin elindeki kripto varlık büyüklüğü 100 milyar doları aşıyor. Sadece MSTR’nin 650 bin adet BTC tuttuğu, BitMine’in ise 10 milyar dolar değerinde ETH’ye sahip olduğu belirtiliyor. Hacim bakımından birkaç şirket öne çıksa da, modelin genel kabulü hızla artıyor.
Yatırımcılara Sağladığı Avantajlar
DAT hisseleri, yatırımcıya hisse senedi piyasası üzerinden kriptoya maruz kalma şansı sunuyor. Birçok kişi, düzenleyici belirsizliklerden kaçınmak için bu yolu seçiyor. Bu durum yatırım bankası Macquarie’nin raporunda şu şekilde açıklanıyor:
“Kripto varlıkları SEC tarafından düzenlenen menkul kıymetler içinde paketliyorlar. Bu, düzenleyici belirsizliği ortadan kaldırıyor ve herhangi bir halka açık hisse senedi ile aynı kamu raporlaması, açıklamalar ve yatırımcı korumalarını garanti ediyor.”
Ayrıca, DAT hisseleri bazen hisse fiyatı ile kripto varlık değerleri arasında primli işlem görebiliyor ve bu gibi dönemlerde yatırımcısına ekstra kazanç vadediyor. Son yıllarda MSTR hissesinin, kripto piyasasındaki yükselişlerle daha da primlenmesi, bu ilginin artmasına neden oldu.
Bu şirketler için performansı ölçmek için kullanılan mNAV göstergesi ise yatırımcıların getirisine dair önemli ipuçları sunuyor. mNAV’ın, şirket kurumsal değeri ile kripto rezervlerinin değerini karşılaştıran bir gösterge olması, yatırımcıların karar süreçlerinde belirleyici unsurlardan biri.
DAT modellerinde şirketler fiyat primleri üzerinden yeni hisse ihraç ederek hem rezervlerini hem de kurumsal büyüklüklerini artırabiliyor. Macquarie analistleri bu durumu şöyle özetliyor:
“Bu, hisse başına kripto değer artışına yol açan bir geri bildirim döngüsü yaratır: ihraççı sermayesini artırır, token biriktirir ve hisse başına net varlık değerinin arttığını görür, bu da primi daha da artırarak değer artışına yol açar.”
Kripto piyasasında yaşanan çalkantılarda ise şirketler için bazı riskler devreye giriyor. mNAV’ın 1’in altına gerilemesi, hisselerin varlıklara göre daha ucuz hale gelmesine sebep oluyor ve şirketleri yeni stratejilere yönlendiriyor. ETHZilla gibi kripto satmak zorunda kalan veya Strategy gibi hisse satışıyla nakit rezervi oluşturan firmalar, bu dalgalanmalardan korunma çabası içinde. Bu süreci, CoinShares Araştırma Başkanı James Butterfill şöyle yorumluyor:
“Bu durum pek güven verici değil: hem token fiyatlarındaki toparlanmaya olan bağımlılıklarını hem de bu toparlanmaya olan beklentilerini ortaya koyuyor. Özellikle Federal Rezerv Aralık ayında faiz indirimi yaparsa, token fiyatlarının yeniden yükselmesini bekliyoruz. Bu, bu şirketlerin zorla tasfiye edilmesini önlemeye yardımcı olacaktır. Bununla birlikte, bu olay DAT modelinin doğasında var olan kırılganlığı vurgulamaktadır.”

