Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) Eylül ayında faiz indirimine gideceği yönündeki beklentiler, son günlerde gözle görülür bir şekilde yükselişe geçti. Bu artan beklentinin arka planında ise Fed Başkanı Jerome Powell’ın geleceği hakkındaki belirsizlikler önemli rol oynuyor. Özellikle, Donald Trump’ın başkan olması halinde Powell’ın görevden alınabileceğine dair gündeme gelen söylentiler ve Powell’ın istifa edebileceği iddiaları, piyasada ciddi bir hareketlilik yaratıyor.
Faiz İndirimi Senaryosu ve Siyasi Baskılar
Finans çevreleri, Eylül ayının yaklaşmasıyla birlikte Fed’in faiz politikasında değişikliğe gidebileceğine dair daha iyimser bir tutum sergilemeye başladı. Özellikle Powell’ın görevde kalıp kalmayacağına yönelik gündemin yoğunlaşması, yatırımcıların faiz indirimine dair ümitlerini de artırdı. ABD’den gelen ekonomik verilere paralel olarak, piyasalardaki dalgalanmalar da dikkat çekici bir noktaya ulaştı.
Son zamanlarda çeşitli kaynaklar, Fed Başkanı Powell üzerinde siyasi baskıların yoğunlaştığını gösteriyor. Trump kanadına yakın isimlerin yeni başkan arayışlarını gündeme getirmesi ve mevcut başkanın görevi bırakabileceği iddiaları, piyasalarda beklenti ve strateji değişikliklerine yol açtı.
Fed’in en üst düzeyinde yaşanan bu belirsizlik, kurumun para politikasına olan güvenin de sorgulanmasına neden oluyor. Ayrıca bu süreçte, Fed’in bağımsızlığı ve siyasetle ilişkisi tartışma konusu olmaya devam ediyor. Başkan Powell ise yakın zamanda şu ifadeleri kullandı:
“Fed’in kararlarında öngörülebilirlik ve şeffaflık temel önceliğimizdir.”
Küresel Piyasalar ve Ekonomik Yansımalar
Eylül ayında olası bir faiz indirimi, ABD ve dünya piyasalarında zaten beklenen bir adım haline geldi. Temmuz toplantısında faizlerin sabit tutulacağına kesin gözüyle bakılırken, mevcut enflasyon ve istihdam göstergeleri ise Eylül’de bir indirimin sinyallerini veriyor. Powell görevinden ayrılsa da, ekonomik göstergeler bu kararı destekleyebilir.
Buna karşın, siyasi mülahazaların merkez bankası politikalarına doğrudan etki etmesinin zor olduğu görüşü hâkim. Özellikle Ağustos ayı başında devreye alınması planlanan yeni tarifeler ve ticaret anlaşmaları, piyasaların seyrini belirleyecek etkenlerden biri olacak. Birçok Fed üyesi, başkanlık değişse bile küresel enflasyon baskısı nedeniyle hızlı bir faiz indirimine sıcak bakmıyor.
Tüm bu gelişmeler, Fed’in Eylül toplantısında alacağı kararın, yalnızca Amerikan ekonomisinde değil, küresel ekonomide de önemli sonuçlara yol açabileceği anlamına geliyor. Peki, Fed’in olası faiz indirimi beklentileri ne kadar gerçekçi? Yatırımcılar ve analistler bu sorunun yanıtını aramaya devam ediyor.

